14 Kasım 2014 Cuma

Bir şarkı söyle, içinde ömrüm olsun

Erol Mintaş’ın ilk uzun metraj filmi Annemin Şarkısı, Kürt sorununda yeni bir perde açıyor. Şimdiye kadar resmî tarihle cebelleşen ve geçmişin acılarını 90’larda gezinerek anlatan ‘Kürt sineması’, Annemin Şarkısı ile birlikte günümüze, büyükşehrin keşmekeşine taşınıyor.2000 sonrası sinemamızda kendine önemli bir alan açan Kürt sorunu, uzunca bir süre resmi tarihle cebelleşti. Kurulu düzenin yok saydığı acıları perdeye yansıttı Kürt sinemacılar. “Devlet vatandaşını öldürmez” anlayışının faili meçhuller için nasıl perde olduğunu gösterdiler ilkin. Ülkenin yıllarını alıp götüren, binlerce cana mal olan bu ‘savaş’ın zahirdeki sebeplerini anlattılar dilleri döndüğünce. Ardından meselenin can damarlarından ‘anadil’ konusu gündeme geldi. Devletin ve toplumun bu sorunla -nispeten- yüzleşmesinden çok önce sinemamız anadil mevzusunu önemli ölçüde çözmüştü.Annemin Şarkısı / Klama Dayîka Min, Kürt sorununda yeni bir perde açıyor. Şimdiye kadar, geçmişin acılarını 90’larda gezinerek ve Kürtlerin yoğunlukta olduğu şehirleri merkeze alarak anlatan ‘Kürt sineması’, Annemin Şarkısı ile büyükşehirlere taşınıyor. İstanbul’da geçen bir ana-oğul öyküsü anlatıyor film. JİTEM ve 90’ların faili meçhulleriyle ilkokul sıralarındayken tanışan Ali, köy boşaltmaları sonucu annesi ve kardeşiyle birlikte İstanbul’a taşınır. Aradan geçen yıllarda Ali (Feyyaz Duman) anadil sorununa ve büyükşehrin gündelik hayatına alışmış gibidir. Roman yazar, bir okulda öğretmenlik yapar, Kürtçe öğreten özel bir kursta ders verir... Ancak annesiyle birlikte yaşadığı Tarlabaşı’nda kentsel dönüşüm başlayınca hayatlarının ikinci göç dalgasında şehrin dışına, Esenyurt’a taşınırlar. Bu göç, Ali’nin annesi Nigar’ın (Zübeyde Ronahi) travmasını tetikler. Komşularının köye geri döndüğüne inanan Nigar, her sabah köyüne dönmek için hazırlık yapar. Ali ise annesinin çocukluğundan hatırladığı ve son bir kez dinlemek istediği meçhul şarkıyı bulmak için kasetçileri dolaşır...ÜÇLEMENİN SON HALKASIAnnemin Şarkısı, Erol Mintaş’ın iki kısa filmi Butimar ile Berf’in devamı niteliğinde. Fatih Üniversitesi’nin düzenlediği 3. Kristal Klaket Kısa Film Yarışması’nda En İyi Film Ödülü alan Butimar, göçe zorlanan Kürt bir ailenin öyküsünü anlatıyordu. Ödül konuşmasında, “Bir daha böyle filmler çekmek istemiyorum.” demişti Mintaş. Benzer bir şekilde Berf’te de ölmeden önce oğlundan bir avuç kar isteyen yaşlı bir annenin öyküsü vardı. Üçlemenin son halkasını uzun metraj çeken genç yönetmen, yan hikâyelerdeki aksamalara rağmen ana-oğul üçlemesini güçlü bir şekilde noktalıyor.Saraybosna Film Festivali’nde En İyi Film seçilen, Altın Portakal’da ise En İyi İlk Film dâhil, dört ödül alan Annemin Şarkısı, Kürt sorununa eğilen filmlerde pek görmediğimiz bir özelliğe sahip. İlk uzun metraj filminde Erol Mintaş, hikâyesiyle arasına mesafe koymayı başarıyor. Filmin slogana, ajitasyona ve beylik laflara yüz vermeyen incelikli anlatımının arkasında bu özellik var. Bununla birlikte, meselenin derinliğini ve insanlara yaşattığı acıları bütün ağırlığıyla önümüze koyuyor. Prolog kıvamındaki açılış sahnesiyle 90’ların özetini net bir şekilde geçen Mintaş, o yıllarda çocuk olan ve günümüzde 30’larını yaşayan Kürt ‘okur-yazar’ kuşağın iç dünyasına ayna tutuyor. Bu kuşak, bir önceki kuşağın acılarını, öfkelerini ve hasretlerini isteseler de istemeseler de omuzlarında buluyor. Bu yükle yaşamanın ağırlığının yanı sıra kendilerine yeni bir dünya kurmanın da derdindeler. Eğitimleri ve donanımları doğrultusunda yazmak, müzik yapmak, film çekmek gibi kaygıları var. Fakat geçmiş, bir çırpıda silinebilecek bir şey değil. Onlar unuttukça devlet hatırlatıyor. Günümüzde devlet Kürtçe televizyon kanalı açmış, özel Kürtçe kurslarına izin vermiştir ama bu ‘okur-yazar’ takımı yine de olağan şüphelidir. Ali’nin ders verdiği Kürtçe kursuna belirli aralıklarla polis gelip ‘rutin’ aramalar yapar mesela. Yönetmen, sadece bu iki sahneyle bile meselenin ne kadar diken üstünde ve pamuk ipliğine bağlı bir şekilde ilerlediğini gösteriyor.Ana-oğul ilişkisi ve onların iç dünyaları konusunda iyi bir iş çıkaran senaryo, yan karakterlerde tökezliyor. Zeynep (Nesrin Cavadzade) karakteri ve onun Ali ile ilişkisine dair soru işaretleri havada kalıyor. Ailenin komşusu Mustafa’da da aynı durum söz konusu. Oyunculuklarda Feyyaz Duman ölçülü, sade ve etkili oyunculuğuyla öne çıkarken, açılış sahnesindeki rolüyle bütün bir film etkisini hissettiren Aziz Çapkurt, kısa ama öz performansıyla akılda kalıcı. Annemin Şarkısı, Kürt sorununu ele alan filmler içinde değerlendirilince kıymeti daha da anlaşılacak bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder