21 Şubat 2016 Pazar

Star Wars: Bölüm VIII'ın çekimleri başladı

Rey, Star Wars: Güç Uyanıyor'da büyük bir dünyaya ilk adımını attı ve devam eden Star Wars efsanesinin yeni bölümü olan Star Wars: Bölüm VIII'de destansı yolculuğunu Finn, Poe ve Luke Skywalker ile sürdürüyor. Star Wars: Bölüm VIII'in çekimleri 15 Şubat 2016 tarihinde Londra'da bulunan Pinewood Stüdyolarında başladı.

Rian Johnson tarafından yazılıp yönetilen Star Wars: Bölüm VIII, Star Wars: Güç Uyanıyor'da ele alınan konularla devam ediyor ve yeniden Mark Hamill, Carrie Fisher, Adam Driver, Daisy Ridley, John Boyega, Oscar Isaac, Lupita Nyong'o, Domhnall Gleeson, Anthony Daniels, Gwendoline Christie, ve Andy Serkis'i konuk ediyor. Ayrıca yeni kadroya Oscar ödüllü Benicio Del Toro, Oscar adayı Laura Dern ve yetenekli yeni oyuncu Kelly Marie Tran da dahil olacak.

Star Wars: Bölüm VIII filminin yapımcılığı Kathleen Kennedy ve Ram Bergman üstleniyor, baş yapımcılar ise J.J. Abrams, Jason McGatlin ve Tom Karnowski. Prodüksiyon ekibine yeni katılanlar ise sektörün en yetenekli isimlerinden oluşuyor; Steve Yedlin (Görüntü Yönetmeni), Bob Ducsay (Editör), Rick Heinrichs (Prodüksiyon Tasarımcısı), Peter Swords King (Saç ve MakyajTasarımcısı) ve Mary Vernieu (Amerika Casting Direktörü). Pippa Anderson (Yardımcı yapımcı, VP Post Prodüksiyon), Neal Scanlan (Yaratık & Droid FX Yaratıcı amiri), Michael Kaplan (Kostüm Tasarımcısı), Jamie Wilkinson (Aksesuar uzmanı), Chris Corbould (Özel efekt amiri), Rob Inch (Dublör Koordinatörü), Ben Morris (Görsel efekt amiri) ve Nina Gold (İngiltere Casting Direktörü) gibi yeniden aralarına katılacak olan ekip üyelerine dahil olacaklar.

Star Wars: Bölüm VIII filminin ilk gösterim tarihi 15 Aralık 2017 olarak planlandı.

14 Şubat 2016 Pazar

'Jüri nasıl yönetilir hiçbir fikrim yok!'

66. Berlin Film Festivali'nin ilk gününde Meryl Streep başkanlığındaki uluslararası jüri, basının karşısına çıktı. İlk kez jüri başkanlığı yapan Streep, jürinin nelere dikkat edeceğine dair bir soruya, “Jüri nasıl yönetilir, hiçbir fikrim yok!” cevabını verdi. Usta oyuncu, Oscar'daki ırkçılık tartışmalarına da değindi.

Berlin Film Festivali, Meryl Streep rüzgarıyla başladı. 66. Berlin Film Festivali'nin ilk günü, Meryl Streep'in başkanlığını yaptığı, Fransız fotoğrafçı Brigitte Lacombe, İtalyan oyuncu Alba Rohrwacher, Polonyalı yönetmen Małgorzata Szumowska, İngiliz oyuncu Clive Owen, Alman oyuncu Lars Eldinger ve İngiliz eleştirmen Nick James'ten oluşan uluslararası jüri, basının karşısına çıktı. İlk kez jüri başkanlığı yapan Streep, jürinin yarışma filmlerini hangi kriterlere göre değerlendireceği sorusuna, “Jüri nasıl yönetilir, hiçbir fikrim yok! Fakat karar verilirken benim iki oy hakkım, diğerlerinin sadece bir oy hakkı var.” cevabını verdi. Salondaki basın mensuplarıyla birlikte jüri üyelerini de kahkahaya boğan bu cevabın ardından usta oyuncu, jürinin filmlere yaklaşımı hakkında ipucu vermeyi ihmal etmedi: “Dünyanın her yerinden ilgi çekici, alışılmadık, taptaze şeyler geliyor ve biz bunları önyargısız bir şekilde değerlendirmeye çalışacağız.”

Üç Oscar'lı bir oyuncu olarak, yarışmadaki oyuncu performanslarını nasıl değerlendireceği de soruldu Meryl Streep'e. Şefkatli bir kalbi olduğunu söyleyen Streep, “Dolayısıyla bu beni, her oyuncunun performansını dikkatli bir şekilde izlemek isteyen biri yapıyor. Özellikle oyunculuğa dikkat edeceğimi düşünmüyorum. Çok hassas biriyim. Kendimi hemen kaptırabilirim.” dedi.

“HEPİMİZ AFRİKALIYIZ”

Meryl Streep, beklendiği üzere Oscar'daki ırkçılık ve Hollywood'daki kadın-erkek eşitsizliği hakkındaki sorulara da muhatap oldu. “Jüri üyeleri arasında hiç siyahî; yok. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya Streep, 7 kişilik jürinin dördünün kadınlardan oluşmasına atıf yaparak şöyle cevap verdi: “Tüm cinsiyetlerin, ırkların ve dinlerin eşit olduğunu düşünüyorum. Bu jüride biz kadınlar hâkimiz. Dünyadaki karar organları düşünüldüğünde bu alışılmadık bir durum.” Streep, eşitlik konusunda, ABD Başkanı John F. Kennedy'nin 1963'teki Berlin ziyaretinde söylediği “Ich bin ein Berliner” (Ben Bir Berlinliyim) sözüne de atıf yaparak, “Sonuçta hepimiz Afrika'dan geldik. Berlinliler, hepimiz Afrikalıyız!” sözleriyle salonu gülümsetti.

Hillary Clinton'ın başkan adaylığı sorulduğunda Meryl Streep, jüri başkanlığını kastederek, “Patron olmak güzel!” cevabını verdi. Usta oyuncu, dünyada kadın siyasetçilerin ve yöneticilerin artması gerektiğini dile getirdi.

George Clooney, Merkel ile mülteci sorununu görüşecek

Coen Kardeşlerin son filmi Hail, Caesar'ın basın gösterimi sonrası, film ekibi basının karşısına çıktı. Yönetmenler Coen kardeşlerin yanı sıra oyuncular George Clooney, Josh Brolin, Channing Tatum ve Tilda Swinton'ın da katıldığı basın toplantısında Clooney, "Oyuncular, filmlerde oynamanın dışında Avrupa'nın mülteci sorunuyla ilgili neler yapıyor?" sorusuna tepki gösterdi. Aynı zamanda bir aktivist olan Clooney, "Bu konuda çok çalışma yaptım. Dünyada çok tehlikeli yerlere gidip orada mülteciler için çalıştım. Ve şimdi birisi kalkmış 'Ne yaptın?' diyor!"şeklinde konuştu. Ünlü oyuncu ayrıca, bugün Almanya Başbakanı Angela Merkel ile müteci krizi konusunda bir görüşme yapacağını söyledi.

2 Ocak 2016 Cumartesi

Star Wars'un fikir sahibi Lucas: Devam filmi için fikirlerimle ilgilenmediler

Star Wars'un fikir sahibi George Lucas, 2012'de tüm haklarını 4 milyar dolar karşılığında Disney'e sattığı filmin son serisinin isminden (The Force Awakens) hoşnut olmadığını söyledi.

Talk Show sunucusu ve gazeteci Charlie Rose'a konuşan Lucas, ‘çocuğu' olarak tanımladığı' Star Wars filmleri, Disney ile farklılaşan görüşlerini anlattı. “Senaryoya baktılar ve ‘Biz filmin hayranları için daha farklı şeyler yapmak istiyoruz.' dediler. Devam filmi için benim fikirlerimle ilgilenmediler, projeye dahil etmek istemediler. Ben kendi yoluma gittim, onlar da kendi yoluna.” dedi. Lucas, şirketin ‘retro' bir film yapmak istediğini, kendisinin ise bundan hoşlanmadığını belirtti. “Üzerinde çalıştığım her filmi farklılaştırmak için çok çalıştım. Ve o filmleri tamamen farklı yapmayı başarmıştım. Farklı gezegenler, farklı uzay araçları...Hepsi yeniydi.” ifadelerini kullandı. Star Wars: The Force Awakens filmi, şu ana kadar 1 milyar dolarlık hasılat yaptı.

10 Ekim 2015 Cumartesi

İkiz kulelerde bir cambaz

Robert Zemeckis'in yönettiği Tehlikeli Yürüyüş / The Walk, gerçek bir olaydan uyarlama.

Özellikle final bölümünde üç boyut ve IMAX teknolojisinin kullanımıyla heyecan ve gerilim dolu sahneler barındıran filmin, hikâyesini anlatırken biraz fazlaca ‘laubali' olduğu söylenebilir. Film, Fransız cambaz Phillippe Petit'nin 1974'te New York'taki ünlü Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin arasına gerdiği ip üzerinde yürüyüşünün hikâyesini anlatıyor.

19 Haziran 2015 Cuma

Hüzün de hayata dâhil [VİZYONDAKİLER]

Oyuncak Hikâyesi serisi, Sevimli Canavarlar ve Yukarı Bak gibi üst düzey animasyonların arkasındaki Pete Docter'ın yönettiği Ters Yüz, ünlü animasyon stüdyosu Pixar'ın yeni ürünü. Sinemanın vazgeçemediği büyüme hikâyelerinden birini konu alan film, Oyuncak Hikâyesi gibi bir animasyon klasiği olmaya aday.

Çocuklarının yedeğinde ‘kerhen' sinemaya giden ebeveynlerin yerini onların elinden tutarak, çoğu zaman da onlardan çok gülerek animasyon filmi izleyen anne-babalar aldı artık. Bu durumu, ebeveyn profilindeki değişikliğe, dönüşüme bağlayabilirsek de bundan daha çok, animasyonlardaki teknolojik ve içerik değişiklikler ile açıklamak daha makul. Hayal dünyasını genişleten görselliğiyle çocuklara, içeriğiyle de büyüklere sesleniyor yeni nesil animasyonlar. Teknik imkânlarda belli bir standardı yakalayan animasyon türü genellikle mizah ve orijinalliği ön planda tutuyor. Büyükleri de hedef tahtasında tuttuğu için, klasik ifadesiyle ‘güldürürken düşündüren', hayata ve insana dair sözler söyleyen animasyonlar daha geniş kitlelere ulaşıyor. Dolayısıyla tematik farklılık, teknolojik üstünlükten daha önemli.

Bahsettiğimiz bu içerik ve tematik orijinalliği sağlayan Ters Yüz / Inside Out, tıpkı Oyuncak Hikâyesi gibi bir animasyon klasiği olmaya aday. Çocukluğa ve insan ruhuna dair söyledikleriyle küçükler kadar büyükleri de yanına çekecek film, bir çocuğun iç dünyasını yansıtıyor. Küçük Riley için hayat, babasının San Francisco'da yeni bir işe başlamasıyla değişir. Amerika'nın orta-batısındaki sakin yaşamı geride bırakan Riley'yi San Francisco gibi büyük bir şehirde yeni bir ev, okul ve arkadaşlar beklemektedir. İçindeki duygular Neşe, Korku, Öfke, Nefret ve Üzüntü ise yeni duruma uyum sağlamakta zorlanır. Riley'nin zihnde yaşayan, günlük hayatında ona tavsiyeler veren duyguları yeni hayatında ufak bir kaosa neden olur…

KLASİK OLMAYA ADAY

Sinemanın vazgeçemediği büyüme hikâyelerinden birini konu alıyor Ters Yüz. Oyuncak Hikâyesi serisi, Sevimli Canavarlar ve Yukarı Bak gibi üst düzey animasyonların arkasındaki Pete Docter'ın yazıp yönettiği film, ünlü animasyon stüdyosu Pixar'ın yeni ürünü. 2006'da Disney bünyesine katılan Pixar, Ters Yüz'de hem Disney'in bildik aile hassasiyetine sadık kalıyor hem de kendi geçmişindeki sıra dışı animasyonların çizgisini yakalıyor. Bir çocuğun doğumundan başlayarak ergenlik öncesi döneme kadar kişiliğini şekillendiren olay ve durumlar etrafında gelişiyor hikâye. Bu bildik temayı orijinalleştiren, yaşananları Riley'nin kafasının içinden, beş temel duygusunun gözünden takip etmemiz. Neşe'nin kreatif direktör konumunda olduğu ekipte Korku, Öfke ve Tiksinti arasında öne çıkan bir başka karakter Üzüntü. Neşe'nin film boyunca engellediği, Riley'nin hayatından uzak tutmaya çalıştığı Üzüntü, finalde kilit bir konuma yükseliyor. Bu durum, hüznün de hayata dâhil olduğunu fısıldıyor.

Son yıllarda animasyon dünyasına sirayet eden ‘kimlik arayışı' Ters Yüz'ün de önemli motiflerinden. Aile, dostluk, dürüstlük, maskaralık/eğlence gibi anıların tasnif edilip yerlerine konduğu iç dünya, farklı renklerdeki ana karakterlerin her birine göre şekillenen sahne tasarımları film ekibinin ince işçiliğinin ürünü. Bir çocuğun iç dünyasına dair tasvirler ve kullanılan renkler göz kamaştırıcı. Rüya biriminin sinemayla ilişkilendirilmesi ve Hollywood endüstrisine göndermelere kapı aralanması filmin zekice bir başka buluşu. Anne ve babanın iç dünyalarındaki sahneler, yetişkin seyirciyi kahkahaya boğacak kadar tanıdık! Ayrıca, kaybedilen anılarla ilgili sahnelerde, ne kadar çok ve belki de kıymetli anıyı unutup gittiğimizi hüzünle fark ediyoruz. Bu yönüyle Ters Yüz, küçükleri eğlendirirken, büyükleri hüzünlendirecek bir yapım.

Muhtemelen devam filmi çekilecek Ters Yüz, her şeyiyle tastamam bir aile seyirliği. Küçüklere sunduğu eğitici-öğretici imkânlar yanında büyükler için bir muhasebe fırsatı ve çocukları anlamada anahtar niteliğinde. Her şeyden öte, insan ruhuna bir yolculuk… En iyisi, Affan Dede'ye para sayıp çocukluğunu satın alan Cahit Sıtkı gibi, çocukluğunuzu da yanınıza alıp Ters Yüz'ü izleyin.

22 Mayıs 2015 Cuma

Ahmet Uluçay hayal okulu

Ahmet Uluçay’ın hayatı ve çalışmaları, nihayet dört başı mamur bir belgesele konu oldu.

Güliz Sağlam’ın ödüllü belgeseli Tepecik Hayal Okulu, birbirinden özgün kısa filmlerin, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ın ve yarım kalan Bozkırda Deniz Kabuğu’nun yönetmeni Uluçay’ı anlatıyor. Film, seyirciyi Uluçay’ın yaşamına paralel biçimde köye, çocukluğa, düşlere, bir sinema tutkununun dünyasına taşıyor; “Yaşadığı her anı görsellikle tasvir etme tutkusu, sinemayı seven birine engellerle mücadele etme gücü verebilir mi?” sorusuna odaklanıyor.

8 Mayıs 2015 Cuma

Güldür güldür Niyazi!

Yerli komedyenler içinde, kendi kalemi ve hikâyesiyle sinemaya en son adım atan isim Ata Demirer. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve Şahan Gökbakar’dan çok sonra bu kulvarda kendini gösterdi.

Hatırı sayılır bir seyirci kitlesine ulaşan üç filmlik Eyyvah Eyvah serisi, televizyon ve sahne şovlarında ortaya çıkan Kuzey Ege-Trakya kırması ağzıyla konuşan tiplemenin ete kemiğe bürünmüş öyküsünü anlatmakta başarılı oldu. Ardından gelen Berlin Kaplanı, Ata Demirer’in yine sahne şovlarında ürettiği Almancı tiplemesini, yerel kodları olan bir hikâye ile beslemesine dayalıydı.

Niyazi Gül Dörtnala’da Ata Demirer, ‘cepten yemeye’ devam ediyor. Ünlü komedyenin 2001-2002 yıllarında Korsan TV adlı televizyon programında ortaya çıkardığı Veteriner Hekim Niyazi Gül tiplemesini bu kez beyazperdede izliyoruz. Üniversitede hocalık yapan Prof. Dr. Niyazi Gül, evine gündeliğe gelen Hediye’nin de yardımıyla hayvanlar üzerinde mucizevi etkisi olan bir ilaç üzerinde çalışmaktadır. Dedesinden vasiyet gibi tevarüs eden bu formül için yıllarca uğraşan Niyazi Gül, kendini bir anda hiç tasvip etmediği at yarışlarının içinde bulur. Gizli formülü sebebiyle Niyazi Gül, sosyetenin iki üyesi Sultan ve Rıza’nın ezeli rekabetine meze olur. Bir taraftan da kendine içten içe abayı yakan Hediye’nin aşkına karşılık verme konusunda ikileme düşer...

KÜFÜRSÜZ OLMASI YETMEZ, MİZAH DA LAZIM

Eyyvah Eyvah serisi ve Berlin Kaplanı ile küfürsüz komedi anlayışının perdedeki temsilcisi olacağını gösteren Ata Demirer, Niyazi Gül Dörtnala’da da çizgisini bozmuyor. Ailecek izlenebilecek küfürsüz komedi çizgisi değişmese de Demirer’in komedi çıtası bir hayli düşüyor. Alelacele yazıldığı izlenimi veren, özensiz senaryo ve üzerinde yeterince çalışılmamış karakter olamayan tiplemeler, karikatürize oyunculuklar ile birleşince filme tahammül etmesi hayli zor.

Niyazi Gül Dörtnala, bu haliyle, yine BKM yapımı olan televizyondaki Güldür Güldür programının bir versiyonu gibi. Bütün espriler fragmanda gördüğünüz kadar, fazlasını beklemeyin. Yeri gelmişken, son dönemin vasıfsız komedi filmlerine katkıda bulunan BKM’nin, ‘seri üretim’ anlayışından bir an önce kurtulması sinemamızın hayrına olacaktır. BKM’nin Yılmaz Erdoğan filmleri ile yakaladığı kalite çizgisi, son dönemdeki seri üretim mantığıyla ağır yara aldı, almaya devam ediyor.